Ali Kemal kimdir

Ad Soyad: Ali Kemal Doğum Tarihi: 1867 Nereli: istanbul Meslekler: , Ölüm Tarihi: 06 Kasım 1922

Ali Kemal kimdir, İkinci Meşrutiyet ve Mütareke döneminde İttihat ve Terakki karşıtı görüşleriyle tanınmış yazar, gazeteci ve siyaset adamı. Polemikte benzerine az rastlanır bir ustalıkta idi.

Ali Kemal, 1867 yılında aslen Çankırılı zengin bir mumcu esnafının çocuğu olarak istanbul’da doğmuştur. Babası Hacı Ahmed Efendi’dir. Ali Kemal Bey mülkiyeyi bitirdi. Avrupa’da bulundu. Jön Türklere katıldı. Sonra affedilip yurda döndü. Diplomatlıktan çiftçiliğe, yazarlıktan üniversite hocalığına kadar çok çeşitli işlerle uğraştı. Asıl adı Ali Rıza olan Ali Kemal, Namık Kemal‘e olan hayranlığından dolayı eğitim yıllarında bu ismi aldı.

Ali Kemal Bey yakın tarihimizin meşhur gazeteci, yazar ve politikacılarındandı. Polemikte benzerine az rastlanır bir usta idi.

Yabancı dilini ilerletmek için 1886‘da Fransa‘ya giden Ali Kemal, ertesi yıl Paris‘ten İsviçre‘nin Cenevre kentine geçti. 1888‘de de İstanbul’a döndü. Avrupa’daki özgürlükçü akımlardan etkilenen Ali Kemal, İstanbul’da bir dernek kurdu. Kurduğu öğrenci derneği kapatıldıktan sonra yeni bir dernek kurmaya kalkınca bu kez tutuklandı ve 9 ay hapis yattı. 1889‘da ise tahliye edildikten sonra Halep‘e sürgün edildi.

Halep’te yaşadığı dönemde Halep İdadisi’nde (lise) Türk Dili ve Osmanlı Edebiyatı hocalığı yaptı ise de buradaki durgun hayata dayanamadı ve 1895 yılında izinsiz olarak İstanbul’a döndü. Geldiğinin fark edilmesi üzerine yeniden sürgün edildi. Bu karar üzerine tekrar, Jön Türkler‘in karargâhı haline gelen Paris‘e gitti.

Ali Kemal, Paris’te öğrencilik de yaptı. Siyasal Bilgiler alanında eğitim alırken, bir yandan da gazetecilik yaptı. İstanbul’da o dönemde en etkin gazetelerden biri olan İkdam gazetesine Paris izlenimlerini anlatan batı kültürünü anlatan yazılar ve çeviriler gönderdi.

Paris‘te kaldığı dönemde Jön Türkler ile Abdülhamit II arasında bir tür arabulucu bir çizgi izlemeye çalıştı. Mizancı Murat’ın Jön Türk hareketinden ayrılması ardından Ali Kemal de bu hareketle bağlarını kopardı.

1897 yılında Brüksel Elçiliği ikinci kâtipliğine atandı. İttihatçılardan çekindiği için İstanbul’a dönemiyordu. 1899’da Siyasal Bilgiler diplomasını alması sonrasında, II. Meşrutiyet‘in ilanına kadar Mısır‘da yaşadı.

1903 yılında yaz tatili için gittiği
Londra
‘da Winifre Brun adlı bir İngiliz hanımla evlendi. Bu evliliğinden Selma adında bir kız, Osman adında bir erkek çocuğu dünyaya geldi. Oğlunun doğumunun hemen ardından eşini kaybetti. II. Meşrutiyet‘in ilanından bir gün önce İstanbul’a döndü.

İstanbul’a geldikten sonra İkdam gazetesinin başyazarlığını üstlenen Ali Kemal, bir yandan da Darülfünun’da (İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi’nde siyasi tarih dersleri verdi. İlk siyasi partilerden birisi olan Osmanlı Ahrar Fırkası’na girdi.

Ali Kemal’in tahrikleri 31 Mart Olayı‘nın çıkmasında etkili olduğu söylenir. Serbesti gazetesi başyazarı Hasan Fehmi Bey’in öldürülmesinin ertesi günü olan 7 Nisan 1909’da Darülfünun’da kalabalık bir topluluğa yaptığı konuşmadan sonra bu konuşmanın etkisinde kalan Darülfünun hocaları ve öğrencileri katillerin yakalanmasını istemek üzere Bâb-ı Âli’ye yürümüşler; sayıları on binlere ulaşan kalabalığın üstüne ateş açılması sonucu birkaç yüz kişi yaralanmıştı.

Ertesi günkü cenaze sırasında da devam eden olayların ve 31 Mart ayaklanmasına dönüşmesi üzerine Selanik’ten gönderilen Hareket Ordusu İstanbul’a gireceği sırada Ali Kemal yeniden Paris’e kaçmak zorunda kaldı (1909). Bu arada Mülkiye’deki görevine son verilmişti.

İttihat ve Terakki yönetiminin iktidardan uzaklaşmasının ardından 1912 affıyla İstanbul’a geri gelen Ali Kemal İkdam Gazetesi’nde başyazar olarak yazılarına devam etti. Ancak 6 ay sonra hükümet Bâb-ı Âli Baskını ile devrilince Viyana‘ya sürüldü. 3 ay sonra İstanbul’a döndü. 14 Kasım 1913’te Peyam Gazetesi’ni yayınlamaya başladı, başyazarlığını üstlendi.

Bu sırada Mülkiye Mektebindeki hocalığı da geri verildi. Mektepler Nazırı Zeki Paşa’nın kızı Sabiha Hanım ile evlendi. Bu evliliğinden Zeki adında bir oğlu dünyaya geldi. Ocak 1913’te İttihat ve Terakki’nin gerçekleştirdiği askeri darbe olan Bâb-ı Âli Baskını’ndan sonra tutuklandı.

Ali Kemal Bey, Şiirler yazdı, kitaplar kaleme aldı. Son Osmanlı kabinelerinde Maarif ve ardından Dâhiliye (İçişleri) Nâzırlığı yaptı. Bir yandan da mülkiye ve edebiyat fakültesinde siyasî tarih dersleri verdi. Doğru bildiğini hiç çekinmeden söyleyen liberal bir tabiatı vardı.

Ali Kemal Bey, İttihatçıların amansız düşmanıydı. Başyazarı olduğu İkdam gazetesinde Cemiyet’e karşı ağır eleştiriler yazdı. Hemen bütün çevresiyle sürekli kavga halindeydi. Kendisiyle aynı fikirde olmayan kişilere şiddetle saldırıyor, gençlerin öfkesini bunlara yöneltmeye çalışıyordu. 22 Temmuz 1914‘te, I. Dünya Savaşı’nın başladığı sıralarda, İttihat ve Terakki’nin baskısıyla gazetesi kapatıldı. Siyasetle ilgilenmeyip öğretmenlik ve tüccarlıkla geçinmeye çalıştı. Ders vermesi yasaklandı. İttihatçılar düştükten sonra döndü. Peyam-ı Sabah gazetesindeki yazıları ile İttihatçıların bir devamı ve âleti olarak gördüğü ve inanmadığı Ankara hükümetine olabildiğince karşı çıktı.

Ali Kemal, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasından sonra 14 Ocak 1919’da yeniden faaliyete geçen Hürriyet ve İtilâf Partisi’nin genel sekreter oldu. 4 Mart 1919’da kurulan Birinci Damat Ferid Paşa hükümetinde Maarif Nazırlığı (Eğitim Bakanlığı), bu hükümetin iki ay sonra istifasının hemen ardından kurulan ikinci Damat Ferid Paşa hükümetinde ise Dahiliye Nazırlığı (İçişleri Bakanlığı) görevini üstlendi.

İngilizlere direnmenin çare olmadığını düşünüyordu. Mustafa Kemal ATATÜRK‘ü çok ağır ifadelerle tenkit etti. Şu nefret dolu sözleri yazmaktan çekinmedi:

Bu görevde iken Kuva-yi Milliye ve Mustafa Kemal Paşa aleyhine peş peşe emirler yayınladı. İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin kurucularından birisi oldu. Hükümet içinde çıkan bir anlaşmazlık yüzünden 26 Haziran 1919‘da bakanlıktan istifa etti.

İnönü zaferinttihatçı manevrası olarak gördüğü Anadolu hareketi lehinde anlaşılabilecek yazılar yazdı. Ama Ankara kahramanlarına karşı hissiyatı değişmedi.

Darülfünun’da ders vermeye devam eden Ali Kemal, 1922 Mart ayında Darülfünun öğrencilerinin istifaya davet ettiği dört öğretim elemanı arasındaydı. Öğrencilerin verdiği kararın gerekçesi, hocaların, bağımsızlık, kutsiyet, milliyet hislerine yabancı oluşları, saldırgan şahsiyetleri ile kamu vicdanında mahkum edilmiş olmalarıdır. Öğrencilerin tepkileri üzerine Ali Kemal ve yazar Cenap Şahabettin 3 Eylül 1922‘de Meclis-i Vükela (Meclis) kararıyla görevlerinden uzaklaştırıldı.

Peyam-ı Sabah’taki yazılarında Kuva-yı Milliye’yi acımasız şekilde eleştirdi. Anadolu hareketini ve Mustafa Kemal’i İttihat ve Terakki’nin devamı olarak gördü. Ancak 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz başarılı olduktan ve 9 Eylül‘de İzmir‘in kurtulmasından sonra 10 Eylül 1922’de “Gayelerimiz Bir İdi ve Birdir” başlıklı bir yazı yazarak yanıldığını açıkladı.

Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasının ardından Ankara Hükümeti, geçmişte yazdıklarından dolayı İstanbul polisinden Ali Kemal’in tutuklanıp yargılanmak üzere Ankara’ya gönderilmesini istedi.

Muhalifleri ona Artin Kemal adını taktılar. Giderek ümidini kaybetti. Ancak eş-dostun kaçış teklifine de karşı çıktı. 4 Kasım 1922 günü, Teşkilat-ı Mahsusa (bugünkü MİT) mensubu birkaç kişi tarafından, Beyoğlu’nda Tokatlıyan Oteli’nde traş olduğu berber dükkânından alınarak İzmit’te götürüldü.

Ali Kemal, burada Birinci Ordu Kumandanı Sakallı Nurettin Paşa ile görüştükten sonra dışarı çıkarken kumandanlık karargahı önünde bekleyen “genç subaylar” tarafından 6 kasım 1922‘de linç edildi. Kafası çekiçlerle ve taşlarla kırılarak öldürüldü. Ayağına ip takılarak yerlerde sürüklenen cesedi, Lozan’a giden İsmet İnönü‘nün göreceği şekilde yol kenarına kurulan bir darağacına asılarak teşhir edildi.

İşte Ali Kemal Bey’in hikâyesi böylece acıklı bir sonla bitti. Maamafih Nureddin Paşa’nın bu hareketi tasvip görmedi. Mustafa Kemal Paşa, “İstanbul’da bir fedâi bunu vursa kahraman olurdu. Ama vuruşma veya mahkeme kararı olmaksızın öldürmek cinayettir” dedi.

Ali Kemal Bey, askerî mektepler nâzırı Zeki Paşa’nın kızı Sabiha Hanım ile evlendi. Bu evlilikten cumhuriyet devri diplomatlarından Zeki Kuneralp (1914-1998) dünyaya geldi. Bunun oğlu Selim Kuneralp, Seul büyükelçiliği yaptı. Sabiha Hanım 1990’da vefat etti.

Ali Kemal Bey’in ilk eşi, İsviçreli bir baba ve İngiliz bir anneden olma Winifred Brun idi. 1903 senesinde Londra’da evlendiği bu hanımdan Selma ve Osman adında iki çocuğu doğdu. Bu eşi ikinci çocuğunun doğumunda 1909 senesinde vefat etti. Ali Kemal Bey bundan sonra üç yıl kadar İngiltere’de Wimbledon’da yaşadıktan sonra, çocuklarını anneanneleri Margareth Johnson’un yanına bırakıp ülkesine dönmek zorunda kaldı. Bilahare çocuklarını getirtmek istediyse de, savaş sebebiyle muvaffak olamadı.

Ali Kemal Bey’in öldürülmesinden sonra, anneanne torunlarını birer İngiliz olarak yetiştirdi. Osman Wilfred Kemal, 1936 yılında Mısır’a giderek orada annesinin yeğenleriyle beraber çalıştı ve burada Irene Williams Bromley ile evlendi. Bu evlilikten 1940 yılında Stanley Johnson doğdu. Stanley Johnson, Bohemya asıllı Sir James Fawcett’in kızı Charlotte ile evlendi. Bu evlilikten doğan Alexander Boris Johnson 44 yaşında Muhafazakâr Parti’den Londra belediye başkanı seçildi. Boris Johnson 13 Temmuz 2016 tarihinde İngiltere Dışişleri bakanı oldu.

İlgili Makaleler

Ali Kemal hakkında ziyaretçi yorumları

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Başa dön tuşu