Biyografi

Thomas Hobbes kimdir

Ad Soyad: Osman Girgin Doğum Tarihi: 19 Ekim 1987 Nereli: İzmir Meslekler: ,

Thomas Hobbes kimdir, Thomas Hobbes, Britanya İmparatorluğu’nun dayandığı politik düşünce sisteminin merkezindeki figürlerden biriydi. 1651 yılında yayımlanan ‘Leviathan’ adlı eseri, temel insan içgüdülerinin bencilce olduğu düşüncesini dile getiriyordu.

Thomas Hobbes, 5 Nisan 1588 tarihinde İngiltere‘de şimdiki ismi Wiltshire olan Westport’da doğmuştur. Aynı ismi taşıyan babası Thomas, Charlton ve Westport’un papazıydı. Babası, kendi kilisesinin önünde başka bir din adamıyla kavga etmesi sonrası Londra’ya tayini istenince, Thomas ve üç kardeşini ağabeyi Francis’e bırakarak Londra‘ya gitti. Hobbes başlangıçta Westport kilisesinde, daha sonra Malmesbury School’da, ardından özel bir okulda eğitim aldı. İyi bir öğrenci olması nedeniyle bilindiği kadarıyla 1603 yılında Oxford Hertford College ile bağlantılı olan Magdalen Hall’a gitti. Hobbes’un okul müdürü John Wilkinson Püriten mezhebindendi. Bu nedenle Hobbes ondan büyük ölçüde etkilendi.

Thomas Hobbes yalnızca İngiltere değil, tüm dünya tarihinde büyük bir sıçramanın ilk adımını atan büyük bir düşünür ve siyasetçiydi. Yaşadığı dönemde büyük krizlerle ve iç savaşla boğuşan İngiltere’nin kötü durumu, onu neredeyse tüm insanlık tarihini değiştirecek fikirler üretmeye itmişti. Takipçisi Spinoza’nın laik fikirlerine ilham kaynağı olan Hobbes, modern demokrasilerin ortaya çıkışında büyük rol oynamıştır.

Thomas Hobbes, üniversitede okuduğu süre boyunca, kendine paralel bir öğrenim çizgisi oluşturdu; çünkü o, okul eğitimine inanmıyordu. Eğitimini sürdürürken, Hardwick Baronu William Cavendish’in oğlu William’a ders vermeye başladı; William ve Hobbes iyi arkadaşlar haline geldiler ve birlikte 1610 yılında büyük bir geziye katıldılar. Hobbes, Oxford’da okudukları bilimsel felsefenin tam tersi olan birçok Avrupa kaynaklı bilimsel ve eleştirel metodu William’a aktardı.

Ben Johnson ve Francis Bacon gibi düşünür ve yazarlara ilgi duymasına rağmen, Hobbes 1629 yılına dek felsefe konularında pek bir çaba göstermedi. İşvereni Devonshire Kontu Cavendish’in ölümünden sonra, dul eşi Hobbes’un iş sözleşmesini feshetti. Kısa süre sonra, Sir Gervase Clifton oğlu için bir öğretmen olarak kendisine iş önerdi. Hobbes, 1631 yılına kadar günlerinin çoğunu yine Cavendish ailesiyle birlikte geçirdi. Eski öğrencisi ve dostu William’ın oğluna öğretmen olarak atandı. Hobbes, öğretmenlik görevine başlamasından sonraki yedi yıl içinde, temel felsefi tartışmalar hakkında kendisinde büyük merak uyandıran alanlarda bilgisini geliştirmeye koyuldu.

1636 yılında Floransa‘yı ziyaret etti ve daha sonra Marin Mersenne tarafından Paris‘te bir araya getirilen felsefe gruplarında düzenli tartışmalara katıldı. Hobbes, 1637 yılından itibaren kendisini bir filozof ve bilim adamı olarak görmeye başladı.

Thomas Hobbes başlangıçta fizikte hareket ve fiziksel momentum öğretisiyle ilgileniyordu ancak fizik alanında gerekli olan deneysel çalışmaları göz ardı etti. Kendi düşünce sistemini fizik alanıyla harmanlama sürecine yöneldi. Thomas Hobbes, fiziksel olguların hareket açısından evrensel olarak nasıl anlaşılır olabileceğini, en azından hareketi veya mekanik eylemi anladığını gösteren sistematik bir beden doktrini hakkında, yeni bir alanda çalışmaya başlamıştı.

Daha sonraları kendini “doğa ve bitkiler” krallığından dışlanmış “adam” gibi hissetti. Başka bir tezinde, hangi belirli vücut hareketlerinin, insanın bir diğer insanla kurduğu heyecan, bilgi, tutku ve yakınlık gibi kendine özgü olguların üretilmesini tetiklediğini tasvir etti. Bir başka tezinde, “erkekler”in topluma nasıl girdiğini açıkladı ve erkeklerin “acımasızlık ve sefalet”e düşmemesi için undaki görüşlerini gündeme getirdi.

Thomas Hobbes, daha sonra, ‘beden’, ‘insan’ ve ‘Devlet’in birbirinden farklı olgularını bir araya getirmeyi denedi. 1637 yılında, felsefi planının düzgün bir şekilde yürümesine engel olan ve onu hayal kırıklığına uğratan İngiltere’ye döndü.

1640’da ‘Kısa Parlamento Dönemi’nin kapanmasının ardından “Doğal ve Siyasal Hukukun Unsurları” adlı kısa bir makale yazdı. Fakat bu eser yayınlanmadı; bunun yerine sadece bir el yazması şeklinde arkadaşları arasında dağıtıldı. Ancak korsan bir versiyonu uzun yıllar sonra yayınlandı.

Kasım 1640’da, Uzun Parlamento Dönemi sırasında Thomas Hobbes, tezinin yayımlanmasının ardından, siyasal alanda etki sahibi bir kişi olduğunu da anladı. Daha sonra Paris‘e taşındı ve sonraki 11 yıl boyunca geri dönmedi. Paris’te olan dostu Mersenne ile yeniden bir araya geldi.

Thomas Hobbes, “Descartes‘ın İlk Felsefesi Üzerine Meditasyonlar” konulu bir eleştiri yazdı. 1641’de bu çalışma, Descartes‘tan “Yanıtlar” ve buna eklenen “İtirazlar” bölümleriyle birlikte, bir üçlü çalışma biçiminde yayınlandı. Hobbes, Kasım 1641’de tamamladığı “De Cive”nin üçüncü bölümü üzerinde çalıştı. İlkin, oldukça sınırlı sayıdaki tanıdıkları arasında dolaşıma girdi ancak kısa zamanda çok büyük bir beğeni topladı. Ayrıca, tartışmaların ana hatları neredeyse 10 yıl sonra Leviathan’da tekrar ele alındı. Hobbes, daha sonra çalışmalarının ilk iki bölümü üzerinde çalışmaya başladı ve 1644’de Mersenne tarafından “Cogitata Physico-mathematica” adıyla yayınlanan bilimsel alanlara ilişkin derlemeye dahil edilen optik üzerine kısa bir çalışma dışında, çok az kitap yayınladı. Hobbes, felsefe çevrelerinde her zaman saygı gördü.

Hobbes, henüz yirmi yaşındayken, tanınmış birında öğretmenlik yapmaya başladı. Bu ilişki ona özel bir kütüphane, yabancı ülkelere seyahatler ve nüfuzlu insanlarla ilişkiler sağlıyordu. Hobbes, bu zaman zarfında İtalyanca ve Almanca dillerini konuşmayı öğrendi ve kısa süre sonra hayatını bilimsel araştırmalara adamaya karar verdi.

Ancak fikirlerini hayata geçirmede oldukça yavaştı; ilk çalışması, Yunan tarihçi Thukididis‘in “Peloponez Savaşları”nın bir çevirisini 1629’a kadar bitiremedi. Thukididis, geçmişin bilgisinin, “Doğru eylemi” belirlediğini belirtiyordu ve Hobbes, demokrasinin (halkın egemenliğinin) yönetimde en az etkiye sahip olduğu bir iç savaş döneminde çeviriyi bitirmişti.

Hobbes’un kendisinin aktardığı kadarıyla, hayatının en önemli entelektüel olayı kırk yaşındayken meydana geldi. Bir arkadaşını beklerken yakındaki bir kütüphaneye girdi ve Öklid’in geometri kitabının bir kopyasına rastladı. Matematiğe olan ilgisi, ikinci eseri, “Birinci İlkeler üzerine Kısa Bir İncelemeye” de yansıyacaktı.

Hobbes uzun yaşamının geri kalanında birçok eser yazdı ve yayınladı. Fransa’da matematikçi René Descartes (1596-1650) ve Pierre Gassendi (1592-1655) ile tanıştı. 1640’da Descartes‘ın “Meditasyonlar”ına ilişkin tartışma yazılarından birisini yazdı.

Hobbes, I. Elizabeth Dönemi’nde (1550-1600 İngiltere‘de büyük bir değişim çağıydı) doğmuş olmasına rağmen, 17. yüzyılın tüm önemli düşünürlerinden daha uzun yaşadı. 90 yaşındayken, bilim insanlarının kurduğu bir dernek olan Kraliyet Bilimler Akademisi’nde (Royal Society) tartışmalara katıldı.

Avrupa bilim çevrelerinde ortaya çıkan yeni varsayımlardan, her şeyin sebebinin belirli bir kendini gerçekleştirme veya kendi kendini gerçekleştirme yönünde içsel çağrıların var olmadığı fikrinden derinden etkilenmişti; bunun yerine, hareketin çeşitli ilkeleri (gelişen fizik veya mekanik bilimleri uyarınca) olması gerektiğini düşünüyordu. 1636 yılında Avrupa’ya yaptığı üçüncü yolculuğu sırasında, Galileo Galilei ile tanıştıktan sonra, kendini mekanik bilimini keşfetmeye adadı.

İngiliz İç Savaşı, 1642-1644 arasında kraliyet çöktüğü zaman patlak veren savaş nedeniyle, kralın çok sayıdaki destekçisi Avrupa’ya akın etti. Çoğu Paris‘e yerleşti ve Hobbes için de oldukça tanıdık bir çevre oluştu. Hobbes buradayken yine siyaset üzerine çalışmaya koyuldu. Ayrıca, “De Cive” yeniden yayımlandı ve bu kez daha geniş bir alanda dolaşıma girdi. Yeni baskıda, yeni bir önsöz yayımlayarak, farklı itirazların tekrar edilmesini önermek üzere bazı notlar ekledi ve Amsterdam’daki Elsevier Basımevi aracılığıyla Samuel de Sorbiere tarafından 1646’da yeni baskı yayımlandı.

Hobbes, 1647 yılında Galler Prensi genç Charles’a matematik eğitmeni oldu ancak Charles Hollanda‘ya taşınınca 1648’de Hobbes ile süren derslerini bitirmek zorunda kaldı.

Paris‘e gelen kral taraftarları Hobbes’u, savaş nedeniyle yaşanan siyasi kriz karşısında sivil bir hükümet teorisini geliştirmek amacıyla bir kitap hazırlamaya teşvik etti. Hobbes’un bu eseri, savaşa doğrudan tepkisini gösteren genel bir “İnceleme ve Sonuç” ile sona eriyordu; bu, eski bir hükümdarın egemenlik gücü geri döndürülemez bir hal aldığında, mevcut koşulların değiştirilmesi hakkına ilişkin tartışmaları ortaya koyuyordu. Hobbes ayrıca, geleneksel dini doktrinleri de akılcı gerekçelerle eleştiriyordu. Onun için öncelikli olan, binlerce yıldır süregelen bir takım adetler ve inanışlar değildi; önemli olan, güncel hayatın ihtiyaçlarının akılcı yollarla karşılanmasıydı.

Leviathan’ı yazdığı dönemde, çoğunlukla Paris’te ya da yakınlarında kaldı. Hobbes 1647’de ciddi bir hastalığa yakalandı ve tam altı ay ağır bir hastalık dönemi geçirdi. Hastalıktan kurtulduktan sonra, tekrar edebi işlerinin başına döndü ve 1650’ye dek kitabını tamamladı. Aynı zamanda “De Cive” adlı eserinin tercüme edilmiş bir versiyonu da yayınlandı.

1651’in ortalarında en büyük eseri “Leviathan ya da Bir Din ve Dünya Devletinin İçeriği, Biçimi ve Gücü” (Leviathan: or the Matter, Form, and Power of a Commonwealth, Ecclesiastical and Civil) adıyla yayımlandı. Hobbes’un çalışması derhal büyük bir yankı buldu. Aynı anda övgü ve eleştirilerin odağına oturmuştu.

Kısa bir süre sonra (Leviathan) kitabın ikinci baskısı yapıldı ve sonraki birkaç yıl içinde “Yasaların Öğeleri” adlı eseri yayınlandı. Öte yandan, 1651’de yayınlanan ustalık eseri Leviathan tüm eserlerinin önüne geçmişti. Fakat eserin etkisi, Hobbes’un asla düşünemeyeceği bir boyuta ulaşmıştı. Bu dönemde İngiltere’deki monarşi yönetimi sona erdi ve ülke Oliver Cromwell‘in ve onun yönetimindeki Parlamento ordusunun yönetimi altında yaşadı.

Leviathan, elden geçirilmiş bir monarşi hakkında güçlü bir tartışma niteliğindeydi; aktardığı mantık ya da gerekçeler toplumsal açıdan faydacı görüşler içeriyordu. Halk kraliyet otoritesini desteklemeli; zira, halkı iç savaştan korumanın en kolay yolu budur, diyordu. Yine de ortaya koyduğu eser, kralların “ilahi haklarına” ilişkin kralcı propagandaya asla hiçbir bir destek sağlamıyordu.

Daha da kötüsü, kitap, kendi iddialarının altını çizmek için İncil’i kullanan hem Presbiteryan hem de Papa yanlısı tarikatların argümanlarını eleştiriyordu. Yani, Hobbes Leviathan’daki tartışmaları sebebiyle ne kral yanlısı tarikatlara ne de papa yanlısı Katoliklere cazip veya anlaşılır geliyordu.

Hobbes, İngiliz biliminin gerçekliğe ulaşmak için kullandığı ampirik yönteme, yani varsayımları doğrulamak için deneysel yöntemler kullanmaya doğru ilerlediği bir dönemde, tümden-gelim yöntemi üzerine tartışmalar geliştiren bir akılcıydı. Mekaniğe dayalı bir yaşam görüşü lehine güçlü metafizik tartışmalar hazırlamıştı.

Hobbes’un siyasi felsefesinin en önemli unsuru, dine karşı tutumuydu. Siyasi felsefesinin her güncellemesinde Hıristiyan dini konusundaki tartışmalarını kademeli olarak genişleten Hobbes, bu konudaki tartışmanın tepe noktasını Leviathan’da ortaya koyuyordu. Bazı yorumcular Hobbes’un, okuyucularına politik teorisinin temel Hıristiyan görüşleriyle uyumluluğunu göstermeye çalıştığını ileri sürer çünkü Hıristiyanların dini görevlerinin, Hobbes’un kendilerinden talep ettiği yöneticilere “mutlak itaati” yasakladığı görülür. Ayrıca, Hobbes’un ironi veya diğer ince retorik araçları kullanarak okuyucularının dini inançlarını zayıflatmaya çalıştığı iddia edildiğinden, onun Hıristiyanlığının samimiyetinden kuşku duyuluyordu. Niyetleri tam olarak anlaşılmamış olsa bile, Hobbes dini inancın gücüyle açıkça ilgilenerek, bunu politik görüşlerini ortaya koymak amacıyla kullanmıştı.

Hobbes bilimsel bir fikir hayatı sürmüş olsa da fikirleri için ampirik kanıtlar sunmamıştı; İngiltere’de geleneksel bilimsel kanıtların ana hatları hızla değerini yitiriyordu. Yine de, fikirlerini o kadar zarif bir şekilde ortaya koydu ki, bu alanda daha sonra yapılacak araştırmalar için güçlü bir varsayımsal temel sağladı.

Ardında, takipçisi John Locke‘un çok yakında devralacağı türden bir miras bırakmıştı. Kıta Avrupası’ndaki akademisyenler günümüzde de hâlâ büyük oranda akılcıdır ve Hobbes’un metodolojisini nadiren eleştirirler. Hobbes, büyük filozof Baruch Spinoza üzerinde de epey güçlü bir etkiye sahipti; Spinoza, mantıksal çıkarımlarında Hobbes’dan çok daha laik bir yaklaşım benimsedi ancak Hobbes farklı biçimde, her şeyi Tanrı’nın isteğine uyarlamış, böylece büyük tartışmalardan ve yıkıcı eleştirilerden kaçınmak için kendisine etkili bir yol bulmuştu.

Thomas Hobbes, 1679‘daki ölümünden önce ciddi bir mesane hastalığına yakalandı ve ardından da felç oldu ve 4 Aralık 1679 Derbyshire, İngiltere‘de 91 yaşında ölmüştür.

Hobbes’a göre evrende töz (cevher) olarak yalnızca madde vardır. Felsefenin konusunu bu madde ve maddenin biςim almış bir durumu olan cisimler oluşturur. Cisimler de ancak gözlem ve deney yoluyla incelenir. Maddenin dışında kalan Tanrı, melek, cin, şeytan, ruh gibi şeyler ise ilahiyata ait inanç konularıdır.