Biyografi

Patrona Halil kimdir

Ad Soyad: Osman Girgin Doğum Tarihi: 19 Ekim 1987 Nereli: İzmir Meslekler: ,

Patrona Halil kimdir, Asker (Yeniçeri)

Osmanlı Devleti’ndeki Lale Devri‘nin sonunu getiren ayaklanmanın elebaşısıdır.

Patrona Halil, 1692 yılında Arnavutluk, Horpeşteli’de (günümüzde Orestida kasabası) doğmuştur. Çok genç yaşta Osmanlı deniz kuvvetlerinin hizmetine girdi. Uzun zaman leventlik ve Rumeli’de yeniçerilik yaptı.

Kaptan-ı Derya‘nın üç yardımcısından biri olan Patrona (koramiral) adı ona bu görevde bulunduğundan değil, Halil’in leventlik yaparken bir müddet patrona gemisinde miçoluk yapmasından dolayı hemşerilerinin verdiği lakaptan ileri gelir.

Patrona Halil, Külhanbeyi olmadan evvel Kasımpaşa’daki kalyon uşaklarının en azılılarından biri sıfatıyla Galata’nın haracına göz dikmiş ve Muslu Beşe, Manav Yorgi gibi ayakdaşlarını oralarda devşirmiştir.

Patrona kadırgasında levent olarak görev yaparken gemide çıkan bir ayaklanmaya katıldığı için yakalanıp kürek cezasına (forsalık) çarptınldı. Ancak, bir deniz savaşı sırasında batan gemiden kurtulmayı ve Niş kentine kaçmayı başardı. Daha sonra da 1720 yılında Bulgaristan‘ın kuzeybatı ucunda Tuna nehri kıyısında yer alan Vidin’de bir ayaklanmaya önayak anın bastırılması üzerine İstanbul‘a kaçarak Yeniçeri ocağına girdi. Patrona Halil, İstanbul’a döndükten sonra seyyar satıcılık yapmasını yasaklayan bölükbaşıya karşı çıktığı için yeniçerilikten atılınca, Beyazıt hamamında tellak olarak çalışmaya başladı.

Patrona Halil, bundan sonraki hayatını hamam tellaklığı ve esnaflık gibi işlerde zaman geçirdiği bilinmekte, gündüzleri sokak sokak dolaşarak yüksük, iğne ve iplik satmakta, akşamları ise kazandığı parayı Galata meyhanelerinde harcayarak hayatını sürdürmekteydi. Ancak daha çok meyhanelerde sürekli içen bir boş gezendi. Bu sırada bir cinayet işledi, Galata Voyvodası tarafından tutuklanmasına rağmen Kaptan-ı derya Mustafa Paşa’nın araya girmesiyle bağışlandı.

Ayaklanma için kendisine yandaş olanların da meyhanelerde tanıştığı ve örgütlediği kişilerin olduğu söylenmektedir.

Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa‘nın zevk ve sefaya düşkünlüğünün yanı sıra Yeniçerilerinin uzun süredir maaş alamaması ordu içerisinde huzursuzluğa neden olmuşken Patrona Halil kendini kışkırtanların telkinleri ile ayaklanmaya elebaşılık ederek Yeniçerileri örgütlemiş 28 Eylül 1730 tarihinde başlayan İstanbul ayaklanmasını başlatmıştır. Bu olay neticesinde Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edildi. Padişah III. Ahmet tahtan çekilmek zorunda kaldı. Bu olay sonra “Patrona Halil Ayaklanması” olarak tarihe geçmiştir.

Memleketi uzun süre meşgul eden, birçok kişinin ölümüne sebep olan ayaklanma hareketi sonucunda Patrona Halil bir takım tavizler kopardı. İstanbul’da yüzlerce evi yaktı, haraç toplamaya vermeyenleri öldürmeye başladı. Ayrıca devlet kademelerinde atamalarda söz sahibi oldu. Ancak bir süre sonra, Padişah I. Mahmud ve Kaptan-ı Derya Mehmed Paşa’nın zeceği gerekçesiyle saraya çağırılarak yakalandı.

İsyan sonrasında 25 Kasım 1730 tarihinde adamları ile beraber Padişah I. Mahmut‘un emri ile idam edilmiştir.

2012 yılında çekilen “Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam” adlı dizide Patrona Halil karakterini Fırat Tanış canlandırırken başrollerde Türkan Şoray, Özcan Deniz, Tolga Karel, Hazım Körmükçü, Kerem Atabeyoğlu, Suat Sungur, Teoman Kumbaracıbaşı ile birlikte rol aldı.

Patrona Halil Ayaklanması:
Padişah III. Ahmet ve Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa‘nın zamanında Lale Devri diye tanımlanan döneme (1718-1730) son veren tutucu başkaldırı hareketi.

Batı orduları biçiminde bir “Asakiri nizamiye” kurmaya girişen Nevşehirli İbrahim Paşa Fransa‘dan askerlik uzmanları getirterek Üsküdar’da yaptırdığı kışlada yeni askeri talim ettirmeye başladı. Bu Yeniçeri ocağının sadrazama küsmesine yol açtı. Ayrıca tam anlamıyla bozulmuş olan ocağa sadece ulufe almak için bir kolayını bulup kaydedilen küçük esnaf takımının sadrazamın buyruğuyla yeniçerilikten atılması, yangınlarla depremlerden yıkıma uğrayan İstanbul ve öteki kentlerin bayındırlaştırılması için konulan vergilerin artık çoğu esnaflık yapan yeniçerilerin kesesine zarar vermesi hoşnutsuztuk yarattı. Ekonomik sıkıntıların baş göstermeye başladığı halkın sıkıntılarının arttığı bu dönemde, lüksün zevk ve sefanın artması, sarayların,konakların, bahçe düzenlemelerine harcamalar yapılması kısacası şaşanın artması isyan tertip edenlerin işlerini kolaylaştırdı

Padişah III. Ahmet, İran seferine çıkmak üzere İstanbul’dan Üsküdar’daki karargâhına geçmiş iken 28 Eylül 1730 tarihinde Patrona Halil, çevresine topladığı Muslu Beşe, Ali Usta, Kara Yılan, Çınar Ahmet, Emir Ali, Turşucu İsmail, Oduncu Mehmet, Laz Mustafa, Gavur Ali, Ciğerci Ramazan gibi çoğu Arnavutlar’dan oluşan ayak takımından yandaşlarıyla birlikte isyan bayrağını açarak dükkanların kapanmasına ve toplum yaşamının felce uğramasına neden oldu. Beyazıt Camii önünde toplanan isyancı grup esnafı ve halkı şeriatı tatbik etmek için isyana davet ettiler, kendilerine katılmaya çağırdılar. Halktan ve esnaftan alınan destek ile isyan kısa sürede büyüdü. 30 kişiyle başlayan isyan birkaç saat sonra binlerce kişiden oluşan bir kalabalık halini aldı. Patrona Halil ve arkadaşları Yeniçeri Ocağına da girerek burada bulunan askerleri de yanına çekti.

Olay tam bir ayaklanmaya dönüşünce III. Ahmet aynı gece devlet erkanıyla birlikte Üsküdar’dan Topkapı Sarayı‘na geçtiyse de saray bostancıları dağılmış olduğundan önemli bir güç oluşturulamadı. Ertesi gün (29 Eylül, Cuma) Yeniçeri ocağının da ayaklanmacılara katılması, zindanlardaki hükümlülerin salıverilmeleri üzerine evlerle konaklar yağmalanmaya başlanınca, ayaklanmayı bastırma umudu ortadan kalktı. Bu arada isyancılar Topkapı Sarayının etrafını çevirmiş hatta saraya erzak girmesini engellemeye başlamışlardı. Bu gelişmeler üzerine Padişah III.Ahmet katli istenen devlet adamlarını görevden aldı ve yerlerine yeni tayinler yaptı.

Cumartesi günü ayaklanmacılar padişahtan Nevşehirli İbrahim Paşa başta olmak üzere 37 kişinin kendilerine teslimini istediler (30 eylül). Bunun üzerine padişah, damadını azlettiğini duyurdu. Ayaklanmacılarsa, listede belirtilen kişilerin mutlaka kendilerine tesliminde ayak diretince sarayda tutuklanan sadrazam, damatları olan kaptanıderya Kaymak Mustafa ve sadaret kethüdası Mehmet paşalarla birlikte boğdurulduktan sonra üçünün de cesedi öküz arabalarıyla At Meydanı’na gönderildi (1 Ekim, Pazar).

Ancak, Padişah III. Ahmet tahta çıktığında (1703) Edirne vakasını düzenleyenleri ortadan kaldırdığından kendisine güvenmeyerek tahttan indirilmesi için neden arayan ayaklanmacılar, sadrazamın ölüsünü ona ait olmadığı gerekçesiyle bir beygirin kuyruğuna bağlayıp saraya geri gönderdiler. Hemen ardından da yalancılıkla suçladıkları III. Ahmet‘in padişahlık ve halifeliğinin şeriat kuralları açısından geçersiz olduğu yaygarasını kopardılar. Atalarından Sultan İbrahim’i örnek göstererek kendisini tehdit etmelerinden ve yalancılıkla suçlanmasından büyük üzüntüye kapılan III. Ahmet, can güvencesi verilmek koşuluyla tahttan çekileceğini ayaklanmacılara bildirdi. Bu kararı sevinçle karşılayan elebaşılar, Kuran’a el basıp ant içtiler. Bunun üzerine tahtı yeğeni I. Mahmut‘a bırakan III. Ahmet, şehzade dairesine çekildi. (2 Ekim, Pazartesi).

28 Eylülde başlayan ve III. Ahmet‘in tahttan çekilmesine neden olan Patrona Halil ayaklanması, I. Mahmut döneminde de sürdü. Ayaklanmacılar, ancak şeyhülislam Mirzazade Şeyh Mehmet Efendi’den ceza görmeyeceklerine ilişkin hüccet (belge) aldıktan sonra At Meydanın’daki çadırlarını kaldırdılar (11 Ekim, Çarşamba). 13 gün süren ayaklanmanın sona ermesi üzerine İstanbul’da çarşılar açılıp normal yaşama dönüldüyse de zorbalar saltanatı son bulmadı. Başlarında Patrona Halil ile Muslu Beşe bulunan ayaklanmacılar Sadabad’da Damat İbrahim Paşa döneminde yaptırılan yaklaşık 150 kasrın hemen yakılıp yıkılmasını, hatta eski sadrazamın doğum yeri olan Nevşehir‘in bile yerle bir edilmesini istediler. Padişah Sadabad’ın yakılmayıp yalnız yıkılmasına razı olunca, Kâğıthane köşkleri ve yalıları bahçeleriyle birlikte 3 günde yağmalanarak yıkıma uğratıldı.

Ayrıca, yalnız askere dağıtılması gereken cülus bahşişini, Patrona Halil kendi yardakçılarından 3 bin kişiye de dağıttırdı. Divan görüşmelerine bile katılan bu eski hamam tellağı el koyduğu baş defterdar İzzet Ali Bey’in konağına yerleşti. Bir zamanlar kendisine veresiye et veren Yanaki adlı Rum bir kasap yazıcısının da Boğdan voyvodalığına atanmasını sağladı. I. Mahmut, devlet kavramıyla bağdaşmayan bu duruma bir son verilmesini buyurup ortaya da 5 bin altın koyunca, darüssaade ağası Beşir Ağanın girişimiyle sadrazam Silahtar Mehmet Paşa ve bir rastlantı sonucu İstanbul’da bulunan Kırım hanı “I. Kaplan Giray” işbirliği yaptılar. Padişahın verdiği altınlarla bazı ocak ağaları satın alındı ve ayaklanmacı güruhunun elebaşlarına ustaca bir tuzak kuruldu. Patrona, vezir payesiyle Rumeli beylerbeyliği verilmek üzere saraya çağrıldı.

Yardakçılarının eşliğinde saraya gelen Patrona Halil, Revan köşkünde huzura çıkmak için beklerken, elverişli yerlere gizlenmiş olan Pehlivan Halil Ağa yönetimindeki 33 yeniçeri tarafından ansızın bastırılıp tüm adamlarıyla birlikte öldürüldü (15 Kasım 1730). Kısa sürede 30 bin altın tutarında bir servet topladığı söylenen Patrona’nın öcünü alma bahanesiyle şehri yağmalamak için İstanbul’da Arnavut takımının çıkardığı yeni bir ayaklanma, Silahtar Mehmet Paşa’nın yerine getirilen sadrazam Kabakulak İbrahim Paşa tarafından şiddetle bastırıldı (28 Ocak 1731).