Biyografi

Grigori Jefimoviç Rasputin kimdir

Ad Soyad: Osman Girgin Doğum Tarihi: 19 Ekim 1987 Nereli: İzmir Meslekler: ,

Grigori Jefimoviç Rasputin kimdir, Rasputin, Rus Çarı 2. Nikolas zamanında sarayda etkili olmuş kişi. Doğaüstü yeteneklere sahip olduğu söylenen, deli papaz olarak da bilinen Rasputin, istediği kişiyi kolayca etkisi altına alabilmesiyle ünlüdür. HBO’nun Carnivale adlı tv dizisinde de göndermede bulunulmuş olan Rasputin, Çar’ın hemofili hastası oğlunu sadece dua ederek ve elleriyle dokunarak iyileştirmişti.

Grigori Yefimovich Rasputin, 22 Ocak 1869 yılında Ural Dağları‘nın eteğindeki Pokrovskoye köyünde doğdu. Ailesi çiftçiydi. Çocukluğu hakkında çok şey bilinmeyen Rasputin’in Maria adında bir kızkardeşi ve Dimitri adında da bir erkek kardeşi vardı. Maria, sara hastasıydı ve Tura Nehri‘nde boğularak öldü. Bir gün Rasputin ve erkek kardeşi Dimitri, göletin kenarında oyun oynarlarken Dimitri kayıp suya düştü, Rasputin de onu kurtarmak için arkasından atladı. İkisi de boğulmak üzerelerken yoldan geçen bir kişi tarafından kurtarıldılar. Ancak Dimitri zatürre oldu ve hayatını kaybetti. Garip olaylar Rasputin’in hayatının daha ilk yıllarında başlamıştı. İki kardeşinin de aynı kaderi paylaşan ölümü Rasputin’i derinden etkiledi. Öyle ki daha sonra çocuklarının isimlerini de Maria ve Dimitri koyacaktı.

Çocukluğunda etrafını saran bu gizemin farkına varan Rasputin, yeteneklerin de keşfetmeye başlamıştı. Bir gün babasının atı çalındı vezüne kestirdiği kişiler olduğuna, kalabalığı doğaüstü gücüyle ikna etti ve linç edilmelerini sağladı.
p>
Bir kaç kez hırsızlık suçundan yakalanınca 18 yaşında üç ayını Verkhoturye Manastırı’nda geçirdi. Oradayken Meryem Ana‘nın ona göründüğünü iddia etmeye başladı ve kendini seçilmiş bir aziz olarak tanıttı. Rus Ortodoks Kilisesi‘nden kopan bir dini topluluk olan Khlistiler tarikatına katıldı. Khlististlere göre insan ancak acı çekerek ve günah işleyerek tanrıya ulaşabilirdi. Günah işleyerek günahtan çıkacaklarına inanan bu topluluk evlilik dışı cinsel ilişkiyi teşvik eder. Bu da Rasputin’in kadınlarla olan dillere destan hikayelerine bir açıklık getirebilir.

1889 yılında Proskovia Fyodorovna Dubrovina ile evlendi ve 3 çocuğu oldu; Maria, Dimitri ve Varvana… Ayrıca başka bir kadından da gayrimeşru bir çocuğu oldu. 1901 yılında artık bir aziz olduğunu iddia ederek Pokrovskoye’deki evini terk etti. Yolculuğu boyunca Yunanistan ve Carussalem olmak üzere bir çok yer gezdi. 1903 yılında St. Petersburg‘a varan Rasputin’in, burada mistik bir şifacı ve aziz olarak ünü yayılmaya başladı.

Bir gün Çar’ın küçük oğlu Alexei‘nin amansız hastalığını duydu. Alexei, hemofili hastasıydı, bu genetik hastalık ona büyük büyükannesi İngiltere kraliçesi Victoria‘dan miras kalmıştı. Doktorlar çocuğun hastalığına çare bulamıyorlardı. Bir gün attan düşüp yaralanınca kanamasını bir türlü durduramadılar. Doktorlar tarafından ölmesi beklenen oğlunun bu durumu karşısında Çariçe, çaresiz kalmıştı. Arkadaşı Anna Vyrubova‘dan bu gizemli şifacının methini duydu ve Rasputin’i saraya davet etti. Rasputin, çocuğun kanamasını, başında dua ederek ve elleriyle dokunarak durdurdu. Çar ve Çariçe gözlerine inanamadılar ve Rasputin’i doğaüstü güçleri olan bir peygamber gibi görmeye başladılar. Ancak Alexei’nin hastalığı tamamen geçmemişti. Her nöbetinde Rasputin saranun sarayda, ailenin yakınında kalmasına karar verdiler.

Rasputin’in, Çar üzerinde başka etkileri de oldu. Politika da kendisini yönlendirmeye başlamıştı. Hipnotize ederek, konuştuğu herkesi etkisi altına alabiliyordu. Çariçe’nin ise kendisine özel bir hayranlığı vardı; oğlunu iyileştiren bu adamın aracılığıyla Tanrının kendisiyle konuştuğuna inanıyordu. Çariçe aslında Protestandı ve Rus Ortodoks mezhebine uyum sağlamakta güçlük çekiyordu.

Ancak sarayda kaldığı süre boyunca Rasputin’in aşırı hareketleri Çar dahil birçok kişiyi huzursuz etmeye başlamıştı. Çarın üzerindeki, dolayısıyla politikaya olan büyük etkisi saray çevrelerinde diğer politikalcıları rahatsız ediyordu. Aile ile kan bağı olmayan çiftçi bir adamın bu kadar büyük bir yaptırım gücüne sahip olması akıl alır şey değildi. Ayrıca cinsel yaşamındaki aşırılıklar ve bunları hiç sakınmadan yaşaması da bardağı taşıran son damla olmuştu. (Rasputin’in bir rahibeye tecavüz ettiği bile rivayet edilir.) Saray çevresindeki bu dedikodular ve huzursuzluklar giderek yayıldı. Ortodoks Kilisesi de kendine peygamber diyen bu adamın din adamı değil, dini istekleri doğrultusunda kullanan bir şeytan olduğunu iddia etmeye başladı. Yaptığı herşey olay haline geldi ve gazetelerde de hergün alay konusu oldu. Artık ilahi güce sahip bir aziz değil, bir şarlatandı. Ve bu adamın sözünü dinleyen Çar’a da tepkiler giderek büyüyordu.

Bu arada I. Dünya Savaşı patlak vermişti. Savaşa karşı olan Rasputin, bunu hem ahlaki açıdan onaylamıyor hem de Rusya için bir felaket olarak görüyordu. Kendini içkiye ve çarpık cinsel hayata iyice kaptırmıştı. Rusya’nın savaştaki başarısızlığından Rasputin sorumlu tutuluyor, vatana ihanet etmekle ve Alman casusu olmakla suçlanıyordu. Bu arada Rasputin kendine bir vahiy geldiğini ve ordunun başına Çarın kendisi geçmezse savaşı kaybedeceklerini söyledi. Söylenen yapıldı ama bu olayın sonucu felaketle sonuçlandı, Çarın başında olduğu ordu yenilgiye uğradı. Çar’ın saraydaki yokluğunda Rasputin’in Çariçe Alexandra üzerindeki etkisi iyice arttı. Onun baş danışmanı haline geldi ve hükümetin kadrolarına kendi seçtiği kişileri getirtti. Rasputin’e düşman olan diğer politikacılar ve Ortodoks Kilisesi Saraydan desteğini çekti. Savaşında getirisi olan bir iç karışıklık baş göstermek üzereydi.

Ancak Rasputinin ölümü yaşamından çok daha esrarengiz oldu. Saray hanedanının ve diğer politikacıların Rasputin’den duydukları rahatsızlık had safhaya ulaşmıştı. Artık bu adamın ortadan kaldırılması gerektiğini düşünen hanedan mensubu Prens Felix Yussupov ve birkaç kişi bir komplo hazırladılar. 29 Aralık 1916 gecesi, Rasputin, prens tarafından bir odaya içki içmek için davet edildi. Ancak içkisine siyanür katılmıştı. Rasputin kendisine uzatılan zehir dolu bardağı dikti, ama bir süre geçmesine rağmen hiç birşey olmamıştı. Şaşkına dönen prens ona bir kaç el ateş etti. Rasputin olduğu yere yığılınca prens bu kez başardığını zannederek sevindi. Ancak Rasputin ayağa kalktı ve prensin gözlerinin içine bakarak birşeyler söyledi ve ordan hızla kaçmaya başladı. Sarayın bahçesinde koşarken birkaç kez daha vurulan Rasputin artık kalkmamak üzere yere yığıldı. Prens ve adamları öldüğünden emin olmak için Rasputin’in cesedini Neva Nehri‘nin buzlu sularına attılar. Ertesi gün ceset çıkarıldığında, Rasputin’in hemen ölmediği, boğulmadan önce bir süre çırpındığı anlaşıldı. Şubat Devrimi sırasında cezasını bulmadığı düşünülerek cesedi mezarından çıkarıldı ve yakılarak imha edildi.

Rasputin, insanın ne kadar günah işlerse o kadar günahtan arınacağını savundu. Kendi günahını da içkiye düşkünlüğünde ve abartılı cinsel yaşamında buldu. Doğaüstü güçlere sahip olduğuna inanılan bu esrarengiz kişi Çarlığın çöküşünden ve Sovyet İhtilali‘nden sorumlu tutuldu. Adının, Rusça ‘yoldan çıkmış’ anlamına gelen ‘rasputine’ ile benzerliği kullanılarak alaya alındı. Halen yaşamı ve ölümü üzerindeki gizem perdesi birçok araştırmacının ilgisini çekmektedir.