Biyografi

Bekir Sıtkı Erdoğan kimdir

Ad Soyad: Osman Girgin Doğum Tarihi: 19 Ekim 1987 Nereli: İzmir Meslekler: ,

Bekir Sıtkı Erdoğan kimdir, 1963 yılında yaptığı “Kara Gözlüm Efkarlanma Gül Gayri” adlı eseri pek meşhurdur.

Bekir Sıtkı Erdoğan, 1926 yılında Karaman‘da doğmuştur. İlkokul beşinci sınıftayken babasıntaokulu Karaman’da okuduktan sonra, Adana‘daki öğretmen okuluna gitmek ister. Başarılıdır, öğretmenleri özellikle kompozisyonlarını çok beğenir ama bir aksilik planını bozar. “Marya” şiirinde sözünü ettiği ‘Malarya’ hayatını altüst eder. Bu koca sivrisineğin ısırığından sıtma olur ve sayıklamalar içinde bir buçuk ay yatar. Tabii ne imtihan kalır ne de eğitim hayalleri. Karaman’da sadece ortaokul vardır. Artık şair olan dayısı gibi o da bir kâtiplik bulma düşüncesindedir. Bu sırada beklenmedik bir şey olur ve Kuleli Askeri Lisesi Konya‘ya taşınır. Son gününde yetişerek Konya’daki sınava girer, kazanır.

Kuleli’de okurken şair Ümit Yaşar Oğuzcan ile sınıf arkadaşı idi.

Kuleli Askeri Lisesinde mezun oldu. Sonra Harp Okulunu 1948 yılında bitirdi. Askeri birliklerde 10 yıl görevini yaparken bir yandan da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde eğitime devam ederek oradan da mezun oldu. Ardından Heybeliada Deniz Lisesinde edebiyat öğretmeni olarak görev yaptı.

Daha sonra ise İstanbul Alman Lisesinde ve Marmara Koleji’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Şiirleriyle tanındı. Kıdemli albaylıktan emekli oldu. Bunlardan divan ve halk şiirimizin sadeleşmiş şekline benzer yazdığı ilk 22 şiirini bir kitap halinde 1949‘da çıkardı. Çeşitli edebiyat ve sanat dergilerinde şiirleri yayınlandı.

Aruz, hece ve serbest vezinle şiirler yazdı. Şiirlerinden bazıları bestelendi. 1963 yılında yaptığı “Kara Gözlüm Efkarlanma Gül Gayri” adlı eseri pek meşhurdur. En çok tanınan şiiri, Hancı adıyla meşhur olan Binbirinci Gece adlı manzumesidir. Şiirleri his ve hasret yüklüdür. Aruzla yazdıklarında bir varlık gösterememiştir.

1977 yılında yazdığı “Gurbetten Gelmişim Yorgunum Hancı” adlı şiiri de bestelendi. Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı Şuraya, bir yatak ser yavaş yavaş… Aman karanlığı görmesin gözüm! Beyaz perdeleri ger yavaş yavaş.

Bekir Sıtkı Erdoğan, Zeliha Hanım ile evli idi.

Bekir Sıtkı Erdoğan, 24 Ağustos 2014 tarihinde İstanbul‘da tedavi gördüğü GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesinde 88 yaşında ölmüştür.

Ödülleri :
1973 – Cumhuriyet’in 50. Yılı Şiir Yarışmasını Ellinci Yıl Marşı ile kazandı.

Şiir Kitapları :
Bir Yağmur Başladı (1949-1957)
Dostlar Başına (1965)
Kışlada Bahar (1970)
Binbirinci Gece

CUMHURİYETİN 50. YIL MARŞI

Müjdeler var yurdumun toprağına taşına.
Erdi Cumhuriyetim elli şeref yaşına.
Bu rüzgârla şahlanmış dalga dalga bayrağım.
Başka bir tuğ yaraşmaz Türk’ün özgür başına.

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu.
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu.
Yıllan bir çığ gibi aşarak hafta hafta
Koşuyoruz durmadan kadın – erkek bir safta…

Elimizde meşale, ilke Atatürk,
Işıklarla donattık ülkeyi her tarafta…
Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu,
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu.

Aynı kandan feyz alır bunca toprak, bunca taş.
Kılıç tutan bilekler, verdi sabanla savaş.
Tekniğin dev nabzında her adım, her dakika,
Çarklarda aynı tempo, yüreklerde aynı marş.

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu,
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu.
Biz yürekten bağlıyız elli yıldır bu yola.
“Yurtta barış” ilk hedef. “Cihanda sulh” parola.

Koparamaz hiçbir güç bizi millî birlikten,
Ata’mızın izinde koşuyoruz kol kola…
Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu,
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu.

Yaşasın hür ulusum, soylu gencim, benliğim,
Yaşasın şanlı ordum, sarsılmaz güvenliğim.
Ersin elli yıllarım nice mutlu çağlara.
Örnek olsun cihana devletim, düzenliğim.

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu,
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu.

Bekir Sıtkı ERDOĞAN

Şiirlerindenden Örnekler
Kışlada Bahar
Kara gözlüm, efkarlanma gül gayrı!
İbibikler, öter ötmez ordayım.
Mektubunda diyorsun ki: ‘Gel Gayrı!’
Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım.

Ah çekerim resmine her bakışta!
Bir mahzunluk var o boyun büküşte.
Emin ol ki, her sigara yakışta,
Sanki, duman tüter tütmez ordayım…

Mor dağlara, karargahlar kurulur;
Eteğinde bölük bölük durulur…
On dakika istirahat verilir;
Tüfekleri çatar çatmaz ordayım!..

Dağlar taşlar bu hasretlik derdinde;
Sabır, sebat etmez gönül yurdunda!
Akşam olur, tepelerin ardında,
Daha güneş batar batmaz ordayım…

Aramıza dağlar girmiş koskoca!
Meraklanma, gönlüm dağlardan yüce…
Bir gün değil, beş gün değil, her gece,
Yatağıma yatar yatmaz ordayıı…

Bahar geldi; koyun, kuzu koklaştı,
İki aşık, senelerdir bekleşti…
Kara gözlüm, düğün dernek yaklaştı;
Vatan borcu biter bitmez ordayım!..

Hancı
Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı!
Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş…
Aman karanlığı görmesin gözüm,
Beyaz perdeleri ger yavaş yavaş…

Sıla burcu burcu ille ocağım…
Çoluk çocuk hasretinde kucağım
Sana her şeyimi anlatacağım,
Otur başucuma sor yavaş yavaş.

Güç bela bir bilet aldım gişeden,
Yolculuk başladı Haydarpaşa ‘dan…
Hancı, ne olur, elindeki şişeden
Bir kaç yudum daha ver yavaş yavaş!..

Ben o gece hem ağladım hem içtim,
İki gün diyardan diyara uçtum
Kayseri yolundan Niğde’yi geçtim,
Uzaktan göründü Bor yavaş yavaş…

Garibim, her taraf bana yabancı,
Dertliyim çekinme, doldur be hancı!
İlk önce kımıldar hafif bir sancı,
Ayrılık sonradan kor yavaş yavaş…

Bende bir resmi var yarısı yırtık,
On yıldır evimin kapısı örtük…
Garip birde sarhoş oldu mu artık
Bütün sırlarını der yavaş yavaş…

İşte hancı! ben her zaman böyleyim,
Öteyi ne sen sor ne ben söyleyim?
Kaldır artık, boş kadehi neyleyim?
Şu benim hesabı gör yavaş yavaş…

MARYA
Sustu Another Life gazinosu
Sustu şarkılar,
Paletimde renk sustu, fırçamda şekil
Ve bu gece ilk defa şimal körfezinde
Sustu Peramos’un mazgallarından
Şehre pancur pancur dökülen arya,
Artık ne tayfalar mevcut, ne komondoslar,
Ne o kor tenli, kızıl saçlı kanarya.
Bu medar ikliminin tenha gecesinde
Sardı bambu kamışlarını pişman bir sükut
Sardı bu sızı
Hani birdenbire bazen bütün etrafımızı
Sapsarı bir şüphe sarar ya işte öylesine berbat bir hal var.
Hiç bir şey düşünmek istemiyorum, hiç bir şey
Ama dördüncü tarassut kulesinde
Bir şüpheli sinyal var
Hayır hayır yalan bütün bunlar
Artık ne kadere inanıyorum ne fala
Yalan söylüyor o falcı kadın
O hintli parya.
Ben yalnız sana inanıyorum
Yalnız sana, MARYA…
Beni kahrediyor böyle geçen her gece
Bu hoyrat yıldızlar, bu su, bu okyanus, bu yer
Ve gökyüzünde emanet duran şu asma fener.
İnan ki sevgili MARYA
Ne varsa hepsi yalan, hepsi keder
Ve hepsi omuzumun üstünde çaresiz bir yük
Ve hepsi angarya.
Biliyorum bu sabah güneşle beraber biliyorum
Bir vapur demirleyecek bu nankör limanda
Pol’un ebedi matemine rağmen
Virjini olabilirdi bu vapurda
Ama sen yoksun biliyorum sen yoksun.
Baharda geleceğim diyordun hani
Haydi gel daha ne bekliyorsun işte mevsim bahar ya.
Fırçam neden böyle titrer bilir misin?
Ve neden resimlerimde fon sapsarı
Anlıyorsun değil mi yavrum
Bütün kağıtlara sinmiş anlıyorsun
Bu tropikal zehir, Bu müzmin malarya,
Sensiz nasıl da boş iskele, sensiz nasıl da tenha şehir
Müfreze nöbetçilerinin gözü önünde
Koydan yıldızları çalmışlar bir bir,
Yine de birkaç çımacı, birkaç palikarya.
Ama kim düşünür yıldızları,
Yüzbaşı Arnold’u vurmuş yerliler
Matemler içinde tekmil batarya.
Bu insanlar, bu gök, bu deniz, bu yer
Birer birer kaybolmaya mahkum, birer birer
Biz ki çoktan bu sapsarı hasret içinde susuz
Biz ki çoktan beri kaybolmuşuz.
Nasıl, ağlıyor musun MARİA? ..
Sil gözlerini, sil yavrum
Bizim yokluğumuzdan ne çıkar
Aşkımız var ya.

2000’e doğru
Savuşana yol var, kavuşana kavşak.
Çalışana cennet yolu açıyor hak

Başını yüceltip ötelere bir bak
Anadolu binbir işe güce kaynak

Makinalar işler tiki taka tik tak
Amacımız asrın hızına ulaşmak
Tezine kanat tak tasarına yelken
Yolu yarılarsın, işine eversen
Ön alacak insan, öne düşer erken
Ala fecir ahlat tepeyi öperken
Makinalar işler tiki taka tik tak
Amacımız asrın hızına ulaşmak

Sağı budur aklın, solu budur işte
Boş amaca boşver dolu budur işte
Vatanına yardım kolu budur işte
Budur Atatürk’ün yolu budur işte
Makinalar işler tiki taka tik tak
Amacımız asrın hızına ulaşmak

NE ine kulak ver ne de cine doğru
Yolu kapa düşmanlığa kine doğru
Anadolu tek yön ikibine doğru
Çabala nihai hedefine doğru
Makinalar işler tiki taka tik tak
Amacımız asrın hızını da aşmak